KIRK YİĞİT İLE KÜRŞAD VE ŞİİRİ

Yazar Unknown 0 yorum
Kür Şad ve 40 çerisi Çin sarayına yürürler amaçları sarayı basarak zamanının imparatorunu esir almaktır. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken sarayın kapısına geldiklerinde ilk savaş başlar, Kür Şad ve 40 çerisi yüzlerce Çinliyi öldürürler anca binlercesi gelmektedir. Sarayda savaşırken şehit olanlar olur...
Kür Şad sağ kalanlarla birlikte saraydan güç bela çıkmıştır Vey ırmağından geçerek Ötükene gideceklerdi. Ancak şiddetli yağmur köprüyü parçalamıştır artık Kür Şad ve çerileri kapana kısılmıştır ve Çinlilerle son kez çarpışırlar, binlerce Çinliye karşı Kür Şad ve belki 10 belki 20 çerisi vardır. Ve çarpışmanın sonunda çeriler şehit olmuştu, en son Kür Şad’ta şehit olmuştu ancak atının üstünde kılıcıyla, KÜR ŞAD ÖLMÜŞTÜ FAKAT YENİLMEMİŞTİ…


KIRK YİĞİT İLE KÜR ŞAD ŞİİRİ;

Yürekli alperendi kimseye baş eğmedi, 
Yıktı zalim düzeni mazlumlara değmedi, 
Çökertti çin seddini yine de öğünmedi, 
Dönmediler geriye Kırk Yiğit ile Kürşad… 

Bitirdi esirliği Vey ırmağına gitti, 
Geçemedi karşıya sular da köprü yitti, 
Hiç durmadan savaştı kalmadı kanı bitti, 
Dönmediler geriye Kırk Yiğit ile Kürşad… 

Ser verdi sır vermedi ak atından inmedi, 
Cenk etti kılıçlarla o korkup ta sinmedi, 
Kırk yiğit şehit oldu ağaç ata binmedi, 
Dönmediler geriye Kırk Yiğit ile Kürşad… 

Cankurt’derki bedende bizim Türk’lük özümüz, 
Şu istiklal uğruna ölümdür son sözümüz, 
Yanar durur sinemde hak hürriyet közümüz, 
Dönmediler geriye Kırk Yiğit ile Kürşad…



BU ŞİİRİN HİKAYESİ;
Kür şad, 621 senesinde Çinli eşi İ-çing Katun tarafından zehirlenerek öldürülen Doğu Göktürk Devleti kağanı Çuluk Kağan’ın küçük oğludur. Çuluk Kağan’ın ölümünden sonra kardeşi Bağatur Şad, Kara Kağan adını alarak hükümdar oldu ve ağabeyinin Çinli eşi ile evlenerek Ötüken’deki Türkler arasında huzursuzluğa yol açtı… Bir tarafta Çinliler, diğer yanda da Sırtarduş Bayurku, Dokuz Oğuz, Uygur gibi Türk boylarının Göktürklere başkaldırıp savaşmaları ve ayrıca İ-çing Katun’un Ötüken’de esir durumda yaşayan Çinli azınlığa destek çıkarak bunların zenginleşmesini sağlaması sayesinde giderek zayıflayan ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkler, 629 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşta tuzağa düşerek yenilince Doğu Göktürk Devleti yıkıldı. Başta Kara Kağan ve Kürşad olmak üzere binlerce Göktürk Çinlilere esir düşerek Çin’in başkenti Siganfu’ya götürüldüler ve orada kendilerine tahsis edilen bölgede yaşamaya mecbur edildiler. -Türkleri asimile edebilmek amacıyla Göktürk soylularını hassa ordusunda subay olarak görevlendiren Çinlilerin bu taktiği bir işe yaramamış, Türkler bağımsızlıklarına kavuşup yeniden devlet kurmak amacıyla fırsat kollamaya başlamışlardır. Kürşad da Çin hükümdarının ordusunda subay durumundadır fakat kılıcını milletinin özgürlüğü için çekeceği günü beklemektedir. Esaretin beşinci yılında Kara Kağan kahrından ölür. Esaretin onuncu yılında, yani 639 senesinde, Bozkurt soyunun en büyüğü konumundaki Kürşad durumun iyice kötüye gittiğini görerek kırk çerisi ile birlikte ihtilal yapmaya karar verir. Geceleri kılık değiştirerek Siganfu sokaklarında tek başına dolaşma adeti olan Çin hükümdarı Tay-tsung’u yakalayarak rehin almaya ve bu sayede Çin sarayına girerek orada bulunan Kürşad’ın ağabeyinin oğlu Urku Tigin’i kurtarıp, toplayabildikleri kadar Türk ile birlikte Ötüken’e giderek tekrar devlet kurmaya, Urku Tigin’i de kağan ilan etmeye karar verirler. Bu uğraşta başarılı olurlarsa budun kurtulacak, başaramazlarsa da dökülecek kanları geride kalanlara ödevlerini hatırlatacaktır. Fakat ihtilal için harekete geçtikleri gece sağanak halinde yağan yağmur yüzünden Çin hükümdarı sarayından dışarı çıkmaz. İhtilali ertelemenin sakıncalı olacağını düşünen Kürşad, kırk çerisiyle birlikte Çin sarayına yürür, amacı sarayı basarak hükümdarı esir almaktır. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yüce dileğe doğru yürüyen kırkbir Türk yiğidi sarayın kapısına vardıkları anda cenk başlar. Yüzlerce Çinli askeri öldürürler ama binlercesi üzerlerine saldırmaya devam eder. Göktürklerin bir kısmı sarayın içinde savaşırken şehit olur, sağ kalanlar ise Kür Şad’ın önderliğinde saraydan çıkarak Vey ırmağına doğru ilerlerler, niyetleri ırmağı geçerek Ötüken’e doğru at koşturmaktır. Ama sağanak halinde yağan yağmur yüzünden yükselen sular köprüyü sürükleyip götürdüğü için karşıya geçemezler ve peşlerinden gelen Çin ordusu ile son kez cenke tutuşurlar. Binlerce Çinli askere karşı savaşan bir avuç Türk yiğidi peş peşe uçmağa varırlar. Sadece Kürşad sağ kalmıştır, tek başına Çin hükümdarlığına karşı savaşmaktadır. En sonunda O da şehit olur fakat elinde kılıcıyla atının üzerinde durmaktadır, öldüğü halde yere düşmemiştir… Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir… -Kür şad ve kırk çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler, Siganfu’daki bütün esir Göktürkleri mecburen serbest bırakırlar. Göktürkler kırküç yıl boyunca dağınık bir şekilde yaşarlar, bazı Göktürk soyluları yeniden devlet kurma girişiminde bulunsalar dahi başarılı olamazlar… Fakat 682 senesinde Bozkurt başlı sancak tekrar kaldırılır ve Kutluk Şad (İlteriş Kağan) ile Bilge Tonyukuk İkinci Göktürk Devleti’ni kurarlar…

TÜRK EDEBİYATINDA KÜR ŞAD;
Kür Şad, Türk edebiyat tarihinin bir figürüdür. Sabahattin Ali'nin kaleme aldığı Esirler adlı piyesin ve Nihal Atsız'ın kaleme aldığı Bozkurtların Ölümü adlı romanın karakterlerinden biridir.
Türk tarihinin bu pek bilinmeyen kahramanı ve yaptığı ayaklanma teşebbüsü Türk edebiyatçılarından bazılarına ilham kaynağı oldu. Sabahattin Ali Hüseyin Nihal Atsız'ın bunları kendisine anlatması üzerine Esirler piyesini yazmıştır. Sabahattin Ali Yüksek Muallim Mektebi'nden arkadaşı olan Hüseyin Nihal Atsız'dan bir piyes için tarihî ve kahramanca bir mevzu istedi ve Atsız "Kür Şad"ı anlattı. Sabahattin Ali, 1 Haziran - 1 Eylül 1936 tarihleri arasında Varlık dergisinde yayımladığı Esirler adlı oyunda "Kür Şad" adıyla aciz bir aşık karakteri olarak kullandı. Ancak bu, Hüseyin Nihal Atsız tarafından beğenilmedi.
Kendisi aynı zamanda tarihçi olan Hüseyin Nihal Atsız konuyu kendi kaleme almıştır böylece Türk Edebiyatının en etkili tarihsel anlatılarından biri olan "Bozkurtların Ölümü" adlı eser doğmuştur. Kürşad bu sayede öyle popüler olmuştur ki Türkiye'de pek çok kişi çocuğuna Kürşad ismini vermiştir. 1939 yılında Hüseyin Nihal Atsız Kopuz dergisine verdiği yazısında "Kür Şad" 'dan bahsedip üniversite meydanında tek parçalı sade bir taşla kırk bir kılıçtan ibaret bir abidenin dikilmesini önerdi. Daha sonra 1946 yılında kaleme aldığı Bozkurtların Ölümü romanında "Kür Şad" karakterini kullandı. 1947 yılında ise Kür Şad dergisini yayımlamaya başladı ve derginin ilk sayısı için "En Büyük Türk Kahramanı Kür Şad" adlı yazıyı bizzat yazıp "Yarınki Türkeli"nde Kür Şad için ulu bir anıt düşündüğünü açıkladı.

Hiç yorum yok: